9 Aralık 2009 Çarşamba

Zeytinyaglı Brüksel Lahanası

Aslında buna yemek denir mi pek bilemiyorum. Belki de az çeşitli malzeme ile yapılan yemeklere alışkın olmadığımdan. Ancak kalorisinin düşüklüğünün yanında, faydaları, zararlı gıdalardan uzaklaşmayı insana aşılayan bir yapısı var eminim. Bu sefer diyete başladığımda, daha üçüncü günüm olmasına rağmen kendime şu soruyu sordum. "Madem ben böyle hafif ve sebze ağırlıklı beslendiğimde bu kadar rahat hissediyorum, neden haftada (kahvaltı hariç) on dört ana öğünün en az on iki tanesini bu şekilde yapmıyorum? Kalan iki ana öğünde ister mangal, ister fırında pişsin kırmızı et yesem bile ne kadar zarar verebilir ki?"

Bu gün öğlen yemeği için hafta sonu pişirdiğim zeytinyağlı Brüksel lahanası, oldukça doyurucu ve lezzetliydi.

Malzemeler; (Bir kişilik)
  • 1 adet havuç
  • 12-13 adet Brüksel lahanası
  • 1 tatlı kaşığı zeytinyağ
  • 1 tatlı kaşığı pirinç
  • tuz
  • karabiber
  • 1 tatlı kaşığı domates salçası
  • 1 tatlı kaşığı biber salçası
  • 1 adet limon

Hazırlanışı;

  1. Dairesel doğranmış havuçları zeytinyağında biraz kavurun
  2. Lahanaları ilave ederek karıştırın
  3. salçaları, pirinci, tuzunu ve karabiberini ilave edin ve üzerine yaklaşık bir çay bardağı su ilave ederek kapağını kapatın.
  4. Kaynayınca en kısığa getirerek pişirin.
  5. Piştikten sonra kapağı kapalı durumda soğutup limonu ilave edin.

Afiyet olsun

7 Aralık 2009 Pazartesi

Diyete Başladım

Arkadaşlar bu gün itibarı ile diyete başladım. Artık bol bol diyet yemekleri yapıp yayınlamaya layık bulduklarımı sizlerle paylaşacağım. Yanlız şunu baştan söylemeliyim ki ben öyle çok sıkı falan diyet yapmam. Gıdamı alır, aşırısını bırakır paşa paşa kilo veririm. Tabii artık öğlen aralarında masa tenisi oynamaya başlayacağımız için bunun da yardımı olacağına inanıyorum.

Bana şans dileyin olur mu?

Sevgilerimle

4 Aralık 2009 Cuma

3. Sayfa

Diğer tarafta Aysun telefonu kapattıktan sonra Ayvalık’taki evlerinin şimdi nasıl olduğu konusunda hayallere daldı. Birkaç günlüğüne de olsa evinin, ailesinin sıcaklığı ona iyi gelecekti.

Bu mevsimde hafif bir rüzgar, güneş ve ağaçlar altına kurulmuş kalabalık bir masa iyi olacaktı. Kışa girmeden, özellikle de İstanbul’da güneşe hasret kalacağını bildiği için, eve gitme fikri içini ısıttı.

Gitmeden önce annesini arayıp Murat’la ayrıldıklarını söyleyecek ve bu konunun hafta sonu açılmamasını rica edecekti. Hiç kimse soru sormazsa daha kolay atlatabilirdi.

Annesi ile yaptığı görüşme ve haftasonu planları onu bir nebze olsun rahatlattı. Mutfağa gitti. Kahve makinasına en sevdiği aromaya sahip kahveyi koydu. Belki kendisi için birşeyler yapmak onu daha çabuk toparlayabilirdi. Her ne kadar insan nereye giderse gitsin, ne yaparsa yapsın düşüncelerini de götürdüğü sürece rahatlayamayacağını biliyor olsa da, aklındaki düşünceleri uzaklaştırmak için sevdiği birkaç şeyi yapmalıydı.

***

Makine kahveyi fokurdatmaya başladığında, duşunu alıp giyinmişti. Saçları ıslak olduğu için alelade bir topuzla tutturdu. Siyah dalgalı saçlarının yanlardan çıkan lülelerini kulak arkasına attı. Hafif bir makyaj yapıp küpelerini ve kolyesini taktı.

Aynada kendisini bir süre inceleyip, neden aldatıldığı konusunda derin düşüncelere daldı. Bir kadında aranabilecek herşeye sahip olduğunu sanıyordu. Neden kendisi ile evlenmek isteyen adam bir başkasına gitmişti. Tamam, biliyordu, bir çok güzel, zeki ve başarılı kadın aldatılıyordu. Ama bunun kendi başına gelmesi, derinden gelen aldatılmışlık hissi başka türlü yakıyordu canını.

Zaten oldum olası düşündüğü gibi, bir kadın aldatıldığında, erkeklerin sandığı gibi, kıskandığı için değil, aptal yerine konduğu için çileden çıkardı. İşte şimdi de kendisi aptal yerine konmuş, belki de aylarca arkasından konuşulan ve gülünen kadın olmuştu. Bütün bu olanları gururuna nasıl yedirebilecekti...

Mutfaktan kahve kokusu gelmeye başladı. Düşünceleri bu koku ile ortadan kaldırıp mutfağa gitti. Buzdolabında yemeyi sevdiği kahvaltılık ne varsa çıkardı. Ancak boğazına düğümlenen, sanki taş oturmuş gibi hissettiren kırıklığı yemesine izin vermedi.

Daha birkaç gün önce aldığı ve Murat’la birlikte oturacaklarını hayal ettiği krom ayaklı, siyah granitten masaya oturdu. Gözlerinde hapsettiği yaşların dışarı çıkmasına izin vermedi. Düşüncelerini soyutlayıp iki fincan kahvesini içti.

***

Evden çıktığında saat dokuz buçuk olmuştu. Muayenehanesi evine araba ile on dakika mesafedeydi. Hastası gelmeden, önceki kayıtlarına bakmak ve kontrol için hazırlanmak istedi.

Tam arabasını parkedip binaya doğru yönelmişti ki, karşı binanın kapısında Murat’ı gördü. Arkası kendisine dönük, genç bir bayanla tartışıyordu. Bayanın yüzünü göremedi ama kendisine pek de yabancı değilmiş gibi geldi. Kırmızı bluz ve beyaz pantolon giymiş kadın, sinirli sinirli konuşan Murat’a bakıyordu. Murat’ın bir an kendi muayenehanesini gösterdiğine yemin bile edebilirdi.

Aklından Murat’ı uzaklaştırarak binaya yakın olan büfeden bir gazete aldı. Bu gün her zamankinden farklı bir gazete seçmişti. Okumaktan çok, kafasını meşgul edecek bulmacalara yer vermeyi tercih ediyordu.

3 Aralık 2009 Perşembe

Şekilsiz Kandil Simidi


Bu kandil simidi tarifini uygulamak için sabah 04:40'da uyanırsanız, siz de benim gibi yapar ve "boşver şeklini, tadı önemli" dersiniz.





Tabii sadece bunu yapmam gerekmiyordu o sabah. Bayramın ikinci günüydü ve annemler, kardeşim-ailesi ve bizim aile cümbür cemaat GaziAntep'e bayramlaşmaya gidecektik. Annemin bir gün önceden tepsiye hazırladığı böreği pişirmem, kek yapmam ve kandil simitlerini hazırlamam gerekiyordu. En önemlisi de saat 07:00'de evden çıkacak şekilde bunları paketlemem ve ailece hazır olmamız da gerekliydi. Termosa hazırlayacağım çayı da unutmamak gerek tabii.



Malzemeler;

  • 125 gr tereyağ
  • 1 adet yumurta
  • 1 yemek kaşığı sirke
  • 1/2 paket kabartma tozu
  • 1 yemek kaşığı şeker
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 1/2 çay bardağı zeytinyağ
  • 1 çay kaşığı mahlep
  • aldığı kadar un

Hazırlanışı;


  1. Fırını 200 dereceye ayarlayın


  2. Yumurtanın beyazını bir kaseye ayırın, sarısını hamur yoğurma kabınıza alın


  3. Susam ve yumurta beyazı hariç tüm malzemelerle ele yapışmayan hatta hafiften ufalanan bir hamur elde edin. Bunu elde etmek için unu azar azar katmak gerekiyor.


  4. Hazırladığınız kandil simitlerini önce yumurta beyazına sonra susama iyice bulayarak yağlanmış tepsiye dizin.


  5. 200 derecede pişirin.


Afiyet olsun

2. Sayfa

Saatine baktı, saat onda bir hastası muayenehaneye gelecekti. Murat’la ayrılmamış olsalardı o da evlenmeyi ve gelecek sene bu zamanlar hamile olmayı planlıyordu. Ama şimdi Murat’ın bebeğini başka bir kadının beklediğini hatırlayınca başındaki ağrı kendisini yeniden hissettirdi.

Nasıl olmuştu da bunca zaman karşılıklı binalarda çalışmalarına ve her gün görüşmelerine rağmen, Murat’ın hayatında başka bir kadın olduğunu farkedememişti. Ona gereğinden fazla güvendiği kesindi.

Daha bir ay önce bir konferans için gittiği Kapadokya’dan dönmüş ve Murat’ın ona hazırladığı sürprizle ayakları yerden kesilmişti.

Muayenehanesine gönderdiği güller, romantik bir kartla yapılmış akşam yemeği daveti ve ardından gelen muhteşem evlenme teklifi. Şimdi hepsi midesini bulandıran birer anı haline gelmişti.

Murat önceki gece ona bir bebeği olacağını, büyük bir hata yaparak tek gecelik bir sarhoşluğun esiri olduğunu söylemişti.

Derin bir nefes aldı. “Artık bunların hiç bir önemi yok” diye tekrarladı kendi kendine. Şimdi artık ileriye bakma zamanıydı. Hemen her kadının yaşayabileceği bir kabustu onunki de.

Böyle zamanlarda içindeki özlemi daha da büyüyen annesini aradı. Sesindeki burukluk her ne kadar kendisi istemese de hatlardan sızmış olacak ki annesi onu şefkat dolu bir sesle Ayvalık’taki evlerine çağırdı.

-Birkaç gün gel hiç olmazsa, bak abinler de hafta sonu gelecekler, onları da görmüş olursun.

-Hastalarım var anne, onları yüz üstü bırakamam.

-Tamam o zaman Cuma günü akşam çıkarsın yola, Pazar günü de geri dönersin olmaz mı?

-Bakalım anne. Olmazsa Nuray’a söylerim Cuma randevularımı yarına alır. Sonra da yola çıkarım. Sonra tekrar haberleşiriz, iyi bakın kendinize.

-Sen de yavrum, öpüyorum.

***

Annesi sevindi. Kızını görecek olmasından çok, onun neye moralinin bozulduğunu anlamak, derdine derman olmaya çalışmaktı istediği.

Aysun küçüklüğünden beri evin en küçüğü ve tek kızı olması nedeniyle korunup kollanmıştı. İki abisi de onun kılına zarar gelsin istemezdi.

Oysa şimdi doktor olmuş, hastaları muayene ediyor, zorlu ameliyatlara giriyordu.

Annesi kapattığı telefon elinde, düşüncelere dalmış şekilde orada öylece beklerken kapının zili çaldı. Dalgın bekleyen kadıncağız zili ancak üç-dört çalmada duyabildi. Kapıyı açtığında eşi yüzündeki tatsızlığı farketti.

-Ne oldu hanım? Nahoş bir haber almadın ya?

-Yok bey, dedi eşinin üzülmesini istemeyen Huriye hanım. Aysun’la konuştum, Hakan’ların geleceğini söyledim, belki o da gelecek hafta sonu. Ona dalmışım da... diye geçiştirdi.

2 Aralık 2009 Çarşamba

Portakallı Kek


Nedense tadına bakan herkes limonlu kek zannetti ama içinde sadece bir limon kabuğunun rendesi vardı. Ama bir portakal ona tam bir çay bardağı dolusu suyunu ve kabuklarını feda etmişti. Yine de kimse portakalı farketmedi.



Pazar günü bütün ailemiz bize gelmişti. İlk defa kahvaltı için bu kadar kalabalık misafirim oldu. O kadar hoşuma gitti ki o günün tadına doyamadım. Elimden geldiğince fazla çeşit yapmaya çalıştım. Bunlardan birisi de portakallı kek di.





Malzemeler;


  • 3 yumurta

  • 1 paket vanilya

  • 1 su bardağı şeker

  • 1 paket kabartma tozu

  • 1 adet limon kabuğunun rendesi

  • 1 adet portakal kabuğunun rendesi

  • 1 adet portakalın suyu

  • 1 su bardağı sıvı yağ

  • 1 su bardağı süt

  • aldığı kadar un

Hazırlanışı;



  1. Fırını 180 dereceye ayarlayın

  2. Yumurtaları, şekeri ve vanilyayı beyaza yakın sarı olana kadar hızlı devirde çırpın

  3. Yağı, portakal suyunu, sütü ve limon-portakal kabuklarının rendesini ilave edin, tel çırpıcı yardımıyla karıştırın

  4. 1/2 su bardağı unu ve kabartma tozunu ilave ederek karıştırmaya devam edin

  5. Karışım hafif akışkan ve karıştırıldığında kısa süreli şeklini koruyan bir hal alana kadar azar azar un ilave ederek karıştırmaya devam edin.

  6. Yağlanarak un serpilmiş olan kek kalıbınıza boşaltın ve bıçak batırdığınızda temiz çıkacak kadar pişirin. (Fırından fırına değişen pişme süreleri olabiliyor)

Afiyet olsun

Adını siz koyun...

Hep bir hayalim var. Yazmak, yazmak, yazmak.

Okuyucusunu bulacak bir roman yazmak, kendim için düşlediğim bir iş. Bu bir yerde hobimin hayata geçmesi demek.

Evet çok basit öyküler olabilir, çünkü ilk defa yazıyorum, eleştirilerinize çok ihtiyacım var.

Evet kimse okumayabilir, ilgi çekmeyebilir, ama ben yazmayı ve okuyacak insanların hayalinde kimi zaman ferahlatan, kimi zaman gülümseten, kimi zaman ağlatan öyküler yaratmak istiyorum.

Her gün bir sayfa ekleyeceğim. Yorumlarınıza, ister ağır ister yapıcı eleştirilerinize açığım.

Çünkü en çok inandığım görüş, "her konuyu biliyorum diyen kimse ilerleme kaydedemez"

Başlıyorum.


1. sayfa

“Öğrendim” dediğiniz gerçekler bazen yalanın ta kendisi olabilir ve bu gerçekler sizi bir girdap gibi içine çektiğinde, belki de asıl güneşiniz sizi bulabilir...

Sabah güneşinin parlak ışıkları inatla perdenin aralıklarından içeri sızıyordu. Önceki akşam yaşadıklarından sonra, Aysun kendisini toparlamaya olanları unutmaya çalışıyordu. Geceden sehpanın üzerinde bıraktığı kahve fincanı üzerinde parlayan güneş ışıklarını izlerken kapı çaldı.

Yaşadıklarını bir an unutuveren Aysun, Murat’ın gelmiş olması umudu ile hızla kapıyı açmaya gitti.

Binadaki sabah mahmurluğuna rağmen bu kadar çabuk açılan kapı karşısında şaşkın şaşkın bakınan kapıcı Halil kendine gelir gelmez ekmek ve gazeteyi Aysun’a uzattı.

-Abla duydun mu? Gece ne olmuş.

-Ne olmuş Halil? Gerçi hiç birşey umurumda değil ya.

-Şey... üçüncü katın arabasına hırsız girmiş de onu diyecektim, neyse abla hadi hoşçakal

-Tamam Halil sağol

Kapı kapandığında Halil çoktan bir alt kata inmişti. Aysun mutfağa gitti. Masanın üzerine ekmek ve gazeteyi bırakıp mutfaktan çıktı. Sonra her ne olduysa geri dönüp ekmekten bir parça kopardı. Çıtırtısı başka zaman olsa iştahını kabartır, yanında yiyeceklerini tasarlamaya başlardı. Ama bugün bunun için hiç uygun değildi.

1 Aralık 2009 Salı

Bayram sonrası

Oldukça yoğun bayram günlerinden çıktım, tabii yoğunluğun içinde yeni tarifler de var. Yarından itibaren yeni tariflerimle sizlerle olacağım.